23 Şubat 2008 Cumartesi

Şeyh Sait isyanı ve laikliğin önemi


ŞEYH SAİT İSYANI VE LAİKLİĞİN ÖNEMİ
Şeyh Sait İsyanı ve Tetikleyicileri:
Zafer kazanılıp Cumhuriyet ilan edilmişti, genç ve yeni Türk Devleti pek çok alanda atılım yapmış, devrim hareketlerine girişmişti. Ancak Gazi Mustafa Kemal ile yakın arkadaşları arasında anlaşmazlıklar başlamıştı. Bu anlaşmazlıklar temelde saltanat ve hilafetin kaldırılması ile laikliğin gerçekleştirilmesi noktalarından çıkmıştır.Türk zaferinde büyük emeği olan önemli komutanların öncülüğünde bu noktalardan hareketle 17 Kasım 1924’de Terakkiperver (İlerici) Cumhuriyet Partisi kurulmuştur. Partinin ana teması “Parti dinsel düşünce ve inançlara saygılıdır.” olmuştur. Kimse kimsenin dinsel düşünce ve inançlarına karışmadığı bir ortamda bunu Cumhuriyeti daha da ileriye götürmek adına söylemek düşündürücüdür. Partinin benimsediği bir başka ilke, özgürlükçülük ve halk egemenliğini kabul etmek ancak bunların kendiliğinden gelişimi kuralına bağlı kalmaktı. TBMM’de etkin olmayan parti meclis dışına taşarak basın-yayın organlarının de etkisiyle kısa sürede saltanat ve hilafet yanlıları ile Cumhuriyet karşıtlarını bünyesinde toplamıştır. İnkılâp hareketlerinin karşısında duran bu parti, şüphesiz İngilizlerin de işine yaradı. İngilizler Musul’u bize bırakmak istemiyor ayrıca Doğu’da da bizden toprak koparmak istiyorlardı. Bunun için kandırdıkları kişileri Doğu Anadolu’da ajan olarak kullanıyorlardı. Burada dağılan Kürt Teali (Yükseltme) Cemiyetinin uzantılarının faaliyetlerine halen devam ettiğini de belirtmek isterim. Osmanlı’nın önem vermediği Doğu yurdun en geri ve en cahil yeri olmuş ve bu da oradakilerin dini duygularını sömürmeyi daha kolay kılmıştır. Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin ilk şubesi de Urfa’da açılmıştı. Doğu’da Kürt Devleti kurmak isteyen İngilizlerin ajanları partinin içine sızmış, halkı bölücülük yapmaya ve din, iman elden gidiyor diyerek harekete geçmeye çağırıyorlardı. Partinin ilke ve söylemleri de bu yöndeki propagandaları kolaylaştırmıştı. Nihayetinde yörede tanınmış ve etkili bir isim olan Şeyh Sait’in öncülüğünde Şeyh Sait İsyanı 13 Şubat 1925’da Doğu Anadolu’da Piran’da başladı. İlerleyerek kuzeyde Erzurum, güneyde Diyarbakır önlerine dek gelen isyancılar üzerlerine giden birlikleri yendiler. Başbakanlığa getirilen İsmet Paşa ile Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak gerekli hazırlıkları yapıp bazı bölgelerde sıkıyönetim ilan edildikten sonra Nisan sonuna kadar ayaklanma bastırıldı. Şeyh Sait ve isyancı elebaşları İstiklal Mahkemelerinde yargılanarak, hak ettikleri cezalara çarptırıldılar. Ata’nın nutkunda programını en hain kafaların ürünü olarak nitelendirdiği ve yurtta can kıyıcıların, gericilerin sığınağı ve dayanağı olduğunu söylediği Terakkiperver Cumhuriyet Partisi 5 Haziran 1925’de ayaklanmadaki rolü nedeniyle kapatılmıştır. Şeyh Sait İsyanı Musul’a harekât hazırlığında olan Türk ordusunu meşgul etmiş ve yıpratmış, genç Cumhuriyet rejimini ve ülkenin bütünlüğünü tehdit etmiştir. Din ve dini duyguların sömürülmesinin ve de çıkarlara alet edilmesinin bir örneği olan bu isyan, Musul davasında ülkemizi zora sokan ve İngilizlerin elini güçlendiren niteliğiyle; Terakkiperver Cumhuriyet Partisi de İngilizlerin Musul ve Doğu Anadolu’daki emellerine alet oluşuyla tarihe düşen kara birer lekedir. İşte Laiklik tamda bu noktada varlılığın gerekliliğini kanıtlamaktadır.Şunu da belirtmek gerekir ki, bu isyan yurt çapında eğitim ve öğretim alanında bir atılım yapılması ile yurdun her yöresinde kalkınmanın önemini göstermiş; cehaletin ve geri kalmışlığın ortaya çıkarabileceği durumları da ortaya koymuştur. Genç ve yeni Türk Devleti eşsiz liderinin önderliğinde bu eksik yönlerde harekete geçmiştir. Laiklik ve Anayasaya GirişiLaiklik Türk inkılâbının temel taşıdır ve Türk inkılâbının mihveri olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti bütün İslam dünyası içinde laikliği tam olarak gerçekleştirebilmiş ilk ve tek ülkedir. Laiklik 5 Şubat 1937’de Anayasamıza girmiştir. Laikliği iki alt başlıkta inceleyebiliriz: -Din hürriyeti -Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıDin hürriyeti vicdan ve ibadet özgürlüklerini içerir. Anayasanın 24. maddesi bu özgürlükleri güvence altına almıştır. Bu madde “Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.” demekte ve bireylerin istediği bir dini benimseme ya da herhangi bir dini benimsememe hürriyetine sahip olduğunu açıkça belirtmektedir. Yine bu hükmün bir garantisi olarak aynı maddede “Kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.” denmektedir. Kişinin vicdanına hiç kimse hiçbir kurum müdahale edemez. Anayasamız devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlamadığı sürece; ibadet, dini ayin ve törenleri serbest bırakmıştır.Görüldüğü gibi laiklik dini engelleyen, inkâr eden bir anlayış değil, aksine din hürriyeti ile bunun gereği vicdan ve ibadet özgürlüğünün teminatıdır.Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını dört maddede irdeleyebiliriz. Bunlar:1-Resmi devlet dininin olmaması: 1924 Anayasası’nda 1928 yılında yapılan değişiklikle “Devletin dini, din-i İslam’dır.” ifadesi Anayasadan çıkartılmıştır. Devletin resmi dini olmaması dinsiz devlet demek değil, tam tersine her dine, her inanca saygılı devlet demektir. Laik devlet bir dinin kurallarını vatandaşlarına benimsetmek için faaliyette bulunup, zorlayıcı olamaz.2-Tüm dinlerin mensuplarına devletçe eşit davranılması: Devletin hangi dine, hangi inanca sahip olursa olsun tüm vatandaşlarına kanun önünde eşit davranmasıdır. Anayasamızın Kanun Önünde Eşitlik başlıklı 10. maddesi; dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi sebeplerle ayrım yapılmaksızın herkesin kanun önünde eşit olduğunu belirtmiştir.3-Din ve devlet kurumlarının birbirinden ayrılması: Laik devlet gerek dine bağlı devlet, gerekse devlete bağlı din sistemlerini reddeden, din ile devlet işlerini bütünüyle birbirinden ayıran yönetim sistemi olduğuna göre devlet kurumları devlet fonksiyonunu din kurumları da din fonksiyonunu icra ederler.4-Devlet yönetiminde din kurallarının etkisizliği: Elbette laik devlette devlet yönetimi din ve dini kurallara değil toplumsal ihtiyaç, akılcılık ve bilime dönük olmalıdır. Bunun iki yolu vardır. İlki devlet işlerinin din kurallarına uygun olma gibi bir zorunluluğun bulunmaması, diğeri de devlet yönetiminde bir düzenleme yapılırken bunun din kurallarından yola çıkılarak yapılmamasıdır.Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığı ve zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi eğitimi laikliğe aykırı mıdır?Diyanet İşleri Başkanlığı’nın devlet teşkilatı içinde varlığı, Türkiye ölçeğinde düşünüldüğünde ve de din hizmetlerinin cemaat yapılanmaları yerine devlet kontrolünde olmasının faydası ele alındığında, laikliği zayıflatıcı değil güçlendirici bir nitelik taşır. Zaten Anayasamız Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinecek şekilde görevlerini yerine getireceğini açıklamıştır.Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, tüm belli başlı dinlerden, inançlardan tarafsız bir dille bahsetme ve tanıtıcı bilgiler verme amacını taşıdığı sürece laiklik ilkesi açısından bir aykırılık teşkil etmez.Laiklik ilkesi Anayasamızın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılmış ve 4. maddesi ile de diğer Cumhuriyet nitelikleriyle birlikte güvence altına alınmıştır. Ayrıca Anayasanın başlangıç metni ile birçok maddesinde laiklik ilkesini destekleyen, ihlalini de engelleyen hükümler yer almaktadır. Laiklik ilkesinin önünü açtığı Türk inkılâp yasaları da Anayasanın 174. maddesi ile korumaya alınmıştır.Laiklik geriliğe, karanlığa karşı ileriyi ve aydınlığı savunur. Laiklik devrimlerin öncüsü ve bekçisidir. Laiklik kişinin din, vicdan ve ibadet özgürlüklerini korkusuzca ve devlet güvencesi altında yaşamasının teminatıdır. Laiklik kişilerin bu haklarını simsarların elinde sömürülmekten kurtarmıştır. Umut ÜZMEZ
Kaynakça:
1-Anayasa Hukuku; Prof. Dr. Ergun ÖZBUDUN, Anadolu Üni. Yay.
2-Atatürk ve Atatürkçülük; Prof. Dr. İsmet GİRİTLİ, Prof. Dr. Hülya BAYKAL, Dr. Murat BAYKAL, DER Yay.
3-TC İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük; Prof Dr. Ahmet MUMCU, Mükerrem K. SU, MEB Yay.
4-Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi; Prof. Dr. Ahmet MUMCU, Anadolu Üni. Yay.
5-Milli Güvenlik Bilgisi, MEB Yay.
6-TC Anayasası
7-Nutuk; Mustafa Kemal ATATÜRK
8-www.akintarih.com9-www.ataturk.net

Hiç yorum yok: